Keder Kalıntısı
Şimdiye kadar bildiğin bütün yolları denedin. Kendini
sevmeyi, var olmaya çabaladığın yaşamda anlam kırıntısı irdelemeyi. Bir
çıkar yol bulmak, içindeki sonsuz kara delikte kavrulan o sıkıntıyı atmak
mümkün olmuyor. İliklerine kadar bulantı hissi besliyorsun, hücrelerin yaşamın
çekilmezliğini kusuyor. Hiç mi sevemezsin, öylesine, rastgele, bir anlık.
Gündelik uğraşların arasında, değersiz ve hor gördüğün herhangi bir şeyin
içinde.
Sen hayatın kusurlu noktasısın. Diğer birçoğu gibi. Lakin
kasıtlı bir çabayla içinde dev bir canavar besliyorsun. Özenle kederle besliyorsun
onu. Varlığını yok etmesine izin veriyorsun. Keşke diyorsun yok etse beni.
Bitse bu çekilmezliğe sebep olan her şey. Kendini yok etmeye özen gösteriyorsun.
Hayatın akışı sana uymuyor, sen ona uyamıyorsun. Üstüne uymuyor hiçbir meşgale.
Kendinden yorgunsun, taşıdığın o kara delikten yorgunsun. İçin tıklım tıkış çığlık dolu. Mümkünü yok diyorsun, oluru yok. Bir kurtuluş yok. İnsan kendinden kaçamaz. Kafanın içine yerleştirdiğin, en derine gömdüğün o dilhun vaziyetten hiçbir manevi hâl seni kurtaramaz. İçinde filizlenmiş, yeşermeye meyil ederken çürümüş birden. En derinine işlemiş her bir kalıntı. Sen bir kalıntısın. Bir keder kalıntısı. Bütünleşebileceğin tek yer bir toprak parçası.
Yorumlar
Yorum Gönder