Kayıtlar

Sessizliğe Güzelleme

Resim
Mutluluk elde edilebilir bir şey mi Feridun ? Yoksa arasam her yeri karış karış bulabilir miyim derinliklerde bir yerlerde? İçimdeki tatminsizlik peki, beni böylesi arsız kılan geçer mi dersin ? peki şu yaşam illetinin içinde bitmek bilmeyen hırsım, beni böyle heba eden, o geçer mi ? Bir o kadar vurdumduymaz oluşum, kâle almayışım bunca şeyi ve iki zıtlık arasında kalan bir ben öylesine debelenen, bunun bir sonu var mı ? Plath'in dediği gibi kurşun geçirmez bir kızım. Lakin biliyorum, bir gün infilak edeceğim zihnimin kasıtlı eylemleriyle .Sadece  kavramak, algılamak istiyorum kafamın içindeki bu zıtlıkların, soruların cevaplarını ve bir o kadar da ifade edebilmek bunları. Karasu'nun dediğine bakılırsa, anladığının bütün ağırlığını beyninde duymak, ellerinde, kollarında, damarlarında duymaktır kavramak. Ben bir tüy kadar hafifim ve ifade etmek bazı şeyleri sınırlar çiziyor insanın kelâmına. Sana aklımın, zihnimin köşesinde savrulup duran birkaç resimden bahsetmek isterim Fer...

İris Manifestosu

Resim
Küçüğüm, göz ardı ettiğim varlığına şimdi mahcubiyetle bakıyorum. Biliyorum aslında hiçte öyle küçük kalamadın. İçindeki o saflığı istikrarlı kılmaya fırsatın olacak kadar yaşamadın dahi. Fakat tahmin edersin ki gözyaşlarıyla geldiğin bu beşeriyet kümesinden çokta bir beklentin olmamalı. Bir ricam var ki senden ruhunu daima yeşermeye meyilli tut. Ancak öyle hissedersin yaşam döngüsünü ki ölüm dediğin bir soluk mesafesinde. Üstelik ruhsuz bir bedeni taşımanın hafifliği çok ağır geliyor. Ben yapamadım küçüğüm, insancıl yanlarımı yitirdim. Diyeceklerim var sana küçüğüm, acını sahiplen onu göz ardı etme, ola ki yok sayarsan öyle bir çarpar ki yüzüne canını söküp atasın gelir. Sev küçüğüm absürtleştir bu duygunu, öyle incelikli bir şekilde işle ki yüreğine yaşama dair tebessüm edeceğin bir detay olsun o her daim ve umuyorum sevgisini yüreğinin en ücra köşesinde dahi hissettiren bir sevi bulunur yaşamında. Fakat unutmayasın sevmek çokta sevilen ile alakadar bir mesele değildir ve her in...

İkarus Sanrısı

Resim
Hatırlamak insanın cehennemidir. Zihnim hatırladıklarımdan oluşan dipsiz bir yarık beni sürekli içine çeken ve ben sonu gelmeyen o yarıktan durmaksızın düşüyorum. Tutunamıyorum, öylesine körüm ki nereye varacağımı, nerede olduğumu kestiremiyorum. Gerçekliğe körleştim ki her gerçeklik sahtelik kusan bir gülüş barındırıyor içinde. Hissiyatıma körleştim. Kendime körleştim bütünüyle fakat en çokta insanlara körleştim. Yozlaştım sevi, ilkelleştim. Nasıl konuşulur, nasıl anlaşılır unuttum. Anladığım tek bir şey var, insan insana çare olmuyor sevi. Hayatına giren her kişi zihninin içindeki o yarığı tırnaklarıyla üşenmeden kazıyor. Ben körleştim sevi lakin karanlıkta herkes kördür. Bir İkarus kuşu gibi ufak bir ışık hüzmesi görsem kanatlanıp çıkacaktım o yarıktan. Bir gün öylesine parlak bir güneş gibi doğdun ki sevi, o yarığın tepesinden. O İkarus kuşu ışığa ulaşmak için öyle saf bir telaşla çırptı ki kanatlarını, yaklaştıkça eriyip gideceğini bilemedi. İnsan, aydınlıkta çok daha körmüş.

Olmayışların Ağıtı

Resim
Göz altlarındaki çöküntüler, zihninin en ücra yanlarının bile kıvrandığının yakarışıydı. Bayat, soğuk  kahvesinden bir yudum aldı. Ruhunun çatırtısını susturmak ister gibi soluksuz konuşmaya başladı. ' İnsanoğlu acı bir ağıtla gelir dünyaya. Yaşam ise bir tahammül döngüsüdür. Canlı kalan her zerreni yavaş yavaş kaybını yaşayarak bir his düşümüne sürüklersin. Yaşını yıllar aldıkça tahammülün azalmaya başlar, belki de seni dilhun hale getiren hastalıklar bu tahammülün sızılarıdır, çığlıklarıdır. Ve ruhun da, zihnin de kasveti barındıran insan her zaman acıyla alâkadar olmaya mahkûmdur. Zamanla ruh acıya vurdumduymaz bir tavır takınır, hiç yokmuş gibi. His kaybı yer edinir ve his yoksunluğu öyle bedbaht bir durumdur ki, acıya dahi özlem duyarsın. İnsan zaman birikintisidir ve -asıl- ben taştım bedenimden. Soyutlanmış gibiyim fiziki varlığıyla hüküm süren her şeyden. Kafamın içi dünyaya duyduğum tiksintiden infilak etmek üzere. Ve anlaşılamamak ne kötü ve anlayamamak kendini. Art...

Uçurum Dibi Notları

Resim
   Yürüdüğüm kaçıncı sokak bilmiyorum sevi veyahut sürüklendiğim demeliyim. Pencere kenarına sığınmış kedileri sayarak vakit öldürüyorum. Saksılara çarparak, kırarak kendilerine bir yaşam alanı sunuyorlar. Koskoca dünyada birbirlerinin huzurunu kaçırmadan ve mutlu yaşayabilmek için asla doyum sağlayamayan varlıklara maruz kalınca, bir kedinin ufacık bir alan için verdiği rahatsızlık o kadar da göze batmamalı değil mi ?     Dizlerimin feryadıyla bir yere yığıldım. Romatizma korktuğum bir şeydir inan ki fakat duyguların romatizmaya uğraması çok daha bedbaht bir durumdur.     Üzgünüm, o kadar uzun zamandır yazamıyorum ki sana biraz çekingenlik gösteriyor kalemim. Lakin o kadar öfkeliydim ki varlığını hissettiğim her şeye. Acı haykırışı kahkahalı bir gülüşle örtbas etmekten bıkmıştım ve şu zamana kadar durmadan yazdım, yaktım. Parmak uçlarım çatırdadı. Ve bir kül yığınına dönüşünce daha fazla yanamazdım, daha fazla his barındıramazdım. Bir karabatak edasıy...

Karalamalar

Resim
"Toparlan dedim kendime. Lakin her yanım bir karahindiba gibi öylesine dağıldı ki, nereden başlayabilirim sevi ? Ölümün bir yanılsaması olan şu yaşamda, acı diyorum, öylesine yoğun. Telaffuz edemiyorum, hiçbir edebi tasvir bunu ifade etmeyi yeterli kılmıyor ve öyle ki hiçbir mutlulukta telafi edemiyor. Kafamın içinde kinaye ile gülümsüyorlar, varlıkları bir tiranlıktan ibaret ve bir cesede gebe kalıyorlar her soluk alışlarında. Onlardan bana kalan içimde bir kül birikintisi, sanki her an yanmaları mümkünmüş gibi. Bu sadece edebi değeri olmayan bir kaç satır sevi, lakin biraz sessiz okursan duyabilirsin satır aralarına bıraktığım kalp çarpıntılarını. Bu, ruhun kusması. Ve sadece sana dökebilirim bu satırları. Oysaki var olduğun gerçeği bile devasa bir müphemlikten ibaret. Fakat bizde yaşamın doğurduğu müphem varlıklar değil miyiz? " Kulağıma akordiyon sesi ilişti. Bu ses her daim uyandırır ruhumun ücrasında kalan çocukluğumu. Fakat artık o da çare değil sevi. Belki de müre...

Ruhun Maskesi

Resim
Keşke sevi, o mavi kelebeklerden biri olabilseydim ve cesetleriyle yüzlerce artemis çiçeği açtıran o insanların ruhlarına biraz olsun huzur bahşedebilseydim. İnsan ruhunun hala bir değeri olduğunu, fark edildiğini anlatabilseydim. Çünkü bilirim insan için en mühim şey ruhtur aslında. Beden ruhun maskesidir ve bedenin küstahça çevrelediği en görülmesi, bilinmesi gereken şeydir. Lakin insanoğlu kusurludur , hep kolayına kaçar. Yüzeyseldir. Ahmakça, gözüne hoş görünen ruhu çevreleyen o bedene sevgi duyduğunu sanar. Ve öyle ki ruhu güzel her insan, asıl insan, kendi içinde çürür. Ruhun kendinden geriye bıraktığı bir fosil yığını olana kadar, umut denen hayal kırıklığına eş değer o şey varlığını korur. Tükenecek bir şey kalmadığında ise sonu ya ölüm olur - ki son da bir başlangıca gebedir - yada o yığınla sürüklenen beden yaşamı sürdürmeye çalışır. Bu bir nevi sürüklenmektir. Ve yaşamı sürüklenmek olarak adlandırabiliyorsa insan, kendine bir son edinmek de cazip hale gelir. Belki de he...